Aynı dili konuşuyoruz fakat farklı gerçekliklerde.

Bir konuşma esnasında kendi gerçekliğimizde konuştuğumuzdan karşı tarafa sesimizin gittiğini sanıyoruz, sesimiz gidiyor ama anlaşılır şekilde mi bunu bilmiyoruz. Bu şuna benziyor Internet üzerinden yaptığımız Video konferanslarda bana karşı taraf beni iyi duyamadığını söylüyor. Ben kendimi gayet iyi duyuyorum oysa ki. Nasıl beni duyamaz?

İletişim de aynı bu şekilde. Kendi tarafımızdan net duyduğumuz anladığımızı sandığımız gerçeklik karşı tarafa kesik gelebiliyor. İletişime geçmeden önce terimleri ortak müşterek hale getirmek lazım.

Örnek: Geçen gün arkadaşımla bir proje üzerine konuşuyoruz. Uzun paragraflar içerisinde benim kullandığım terimler ana sayfa ve tekil video sayfası. Onun kullandığı terimler ise varış sayfası ve video detay sayfası. İkisi farklı gibi gözüktüğünden farklı istekler ve projede yeni yapılması gereken görevler varmış gibi duruyor. Ancak her ikisinin de aynı anlamda olduğunu birlikte teyid ettikten sonra -“aynı dil ve aynı gerçekliklere” – geçtikten sonra kargaşa ortadan kalkıyor.

O yüzden karşı tarafın sizi anladığını varsaymayın, o terimle neyi kastettiğinizi açıklayın, anlaşılır olup olmadığınızı sorun.

Soru derken > Bir sonraki kişisel not : Soru.