Bu yazıda, muazzam potansiyel barındıran bir kavramın kullanıcı deneyimi (UX) adına ne anlama geldiğini paylaşmak istiyorum.

Konuyu tam aktarmak adına yazılarından çok faydalandığım, UX alanında en önde gelen kuruluşlardan Nielsen Norman’ın bu alandaki blog yazısını Türkçeleştirdim.

Buyrun okuyun.

Artırılmış gerçeklik (AR) Nedir?

Artırılmış gerçeklik (AR), hem gerçek dünya verilerini hem de bu gerçek dünya girdileri üzerinde çalışan bazı programlanmış etkileşimli öğeleri birleştiren bir çıktı oluşturmak için mevcut dünyadan gerçek zamanlı girdileri içeren teknolojiyi ifade eder.

“Artırılmış gerçeklik” olarak nitelenmek için teknolojinin:

  • Yeni harici bilgilere bağlamsal olarak yanıt verin ve kullanıcıların ortamlarındaki değişiklikleri hesaba katması
  • Kullanıcılardan çok az veya hiç komut almamak için jestleri ve eylemleri gerçek zamanlı olarak yorumlaması
  • Kullanıcıların ortamlarındaki hareketlerini kısıtlamayacak şekilde sunulması

gerekir.

Artırılmış gerçeklik, gerçek dünyadaki değişimlere dinamik olarak cevap veren, gerçek dünyanın geliştirilmiş halidir. Tamamen üretilen öğelerden oluşan tam olarak simüle edilmiş bir ortam gösteren sanal gerçeklikten (VR) farklıdır. (Tipik VR örnekleri, bilim kurgu oyunlarını veya insan kalbinin devasa bir modelinin bir adımını içerir.) Ancak, hem sanal hem de artırılmış gerçeklik kavramlarının ortak noktası, kullanıcıların eylemlerine ve çevre ile etkileşimlerine ilişkin gerçek zamanlı, bağlamsal tepki vermeleridir.

Arttırılmış Gerçeklik (AR) Örnekleri:

Otomobil park asistanı sistemi, bir süredir var olan, sıkça gözden kaçırılmış, ancak yaygın bir şekilde kullanılan arttırılmış gerçeklik örneğidir. Bu sistemlerde, aracın bilgisayarı aracın etrafındaki engellere olan mesafesini hesaplar ve direksiyon simidinin konumuna göre aracın yörüngesini belirler. Ardından bilgisayar, bu harici girişi ya, uzaklık azaldıkça yoğunluğu ve frekansı değiştiren duyulabilir bir gürültü çalarak ya da araç yakınlığı ve yörüngesini arka kamera video beslemesinin üzerine çeşitli semboller, çizgiler yerleştirerek bu harici görüntüyü güçlendirir/zenginleştirir.

Bir başka örnek, Pokemon GO çılgınlığı -idi-.

Ayrıca Microsoft’un Hololensi de AR üzerine bir örneklerden sayılabilir. https://www.microsoft.com/en-us/hololens

Google’in Translate uygulaması da, telefonun gömülü kamerasını kullanarak, görüntüyü çerçeve içine alır ve oradaki fiziksel dünyadaki metni başka bir dile çevirir.

Diğer örnekler de, Snapchat ve Instagram yüz filtreleri. Hepimiz ceylana dönüşüyoruz ya, bunlar da bir Arttırılmış gerçeklik.

Bu örnekler yeterli sanırım.

Artırılmış Gerçeklik UX için Neden Önemli?

Artırılmış gerçeklik arayüzleri, kullanıcı tarafından açıkça verilen komutlarla değil, bilgisayar sistemi tarafından toplanan bağlamsal bilgiler kullanılarak görevlerin yerine getirildiği komuta-edilmeyen kullanıcı arayüzlerinin bir örneğidir. Mevcut bağlamı yorumlayabilmek ve gerçeği “arttırabilmek” için, birçok dış girdiyi analiz etmek ve bunlarla ilgili hareket etmek veya eyleme geçirilebilir bilgi sağlamak için arka planda bir “agent”(ufak bir program) çalışır.

Örneğin, “Pilot” adlı Waverly Labs’ın kulaklığı, başka bir dili aktif olarak “dinler” ve gerçek zamanlı olarak İngilizceye (veya kullanıcının tercih ettiği dile) çevirir. Kişinin yakındaki birisi her konuştuğunda, çeviri için kulaklığa komut vermesine gerek yoktur; bunun yerine, kulaklık “ajanı”, gerçek dünyadaki işitsel girdiyi sürekli olarak yorumlar ve durumun içeriğine göre çeviri yapmaya başlar. Ingress gibi diğer uygulamalar, kullanıcılar bir dönüm noktasına yaklaşır ulaşmaz ilişkilendirilmiş bir “portal” görüntüler. Benzer şekilde, park yardım sistemi, kullanıcıdan herhangi bir ek giriş veya komut gerektirmez; Aracın mevcut durumuna (geri vites) ve çevreleyen engellere göre konumuna göre harekete geçirilebilir bilgiler sunar.

Komutsuz kullanıcı arayüzünün bir çeşidi olan AR arayüzleri kullanıcı deneyimini geliştirmek için mükemmel fırsatlar sunar. Örneğin bir uçağın içinde bir inceleme için dolaşan ve belirli bir parçanın ne kadar süredir hizmet verdiğini kontrol etmesi gereken bir uçak teknisyeni düşünün. Geleneksel bir ekran tabanlı kullanıcı arayüzünde, teknisyenin parça numarasını bir şekilde “kaydetmesi” gerekir (bunu hatırlayarak, bir akıllı telefona çekerek veya bir kağıda yazarak) ve daha sonra bu parçanın ne kadar süredir operasyonda olduğunu belirlemek için bir telefona veya bilgisayar tabanlı bir sisteme ihtiyacı vardır. Ancak, HoloLens veya Google Glass gibi bir AR teknolojisiyle, kullanıcının çok az veya hiç komut vermeden, servis kaydı ve detayları ilgili parçanın tam üzerinde gösterilebilir.

Fiziksel dünyanın üzerine yerleştirilen bilgiler, teknisyene, herhangi bir harici cihaza veya uygulamaya gerek kalmadan, şüpheli herhangi bir parçanın kaydını yerinde kontrol etmesinde yardımcı olacaktır. Operasyon diğer bölümlerle birlikte hızlı bir şekilde tekrarlanabilir ve böylece bir kazaya neden olmadan veya bozulmadan önce sorunların hızlı bir şekilde algılanmasına ve teşhis edilmesine olanak sağlar.

Bu senaryoda (ve diğer birçoklarında) AR, UX’e 3 temel yolla yardımcı olabilir:

1- Bir görevi gerçekleştirmek için gereken etkileşim maliyetini azaltarak
Örneğimizdeki teknisyen, mevcut ortamda kalabilir ve özel bir işlem yapmadan , orada görüntülenen ilgili verileri alabilir . Bunun aksine, AR dışı bir kullanıcı arayüzü ile teknisyenin bilgiye erişmek için (potansiyel olarak çaba göstererek) açık bir işlem yapması gerekir – yani özel bir cihaza (telefon veya bilgisayar) başvurması ve onunla etkileşime girmesi gerekir.
AR arabirimlerinde komutların eksikliği/olmayışı etkileşimi verimli kılar ve çok az kullanıcı çabası gerektirir: AR sistemleri proaktifdir ve dış ortamın gerektirdiği durumlarda uygun eylemi gerçekleştirir.

2- Kullanıcının bilişsel yükünü azaltarak
Bir AR sisteminin yokluğunda, teknisyenin parça hakkında bilgi bulmak için sadece akıllı telefonun veya masaüstünün nasıl kullanılacağını değil, aynı zamanda parça numarasını da (eğer bir yere yazmadıysa veya başka bir şekilde kaydetmediyse) hatırlaması gerekir. başka bir harici bellek biçimi – kendi başına etkileşim maliyetini artıracak bir karar). Bir AR sistemi ile, yararlı parça bilgileri otomatik olarak görüntülenir ve teknisyenin, çalışma hafızasına bir parça numarası vermesi veya kağıda veya başka bir yere “kaydetme” çabası harcamasına gerek yoktur.

Böylece, AR kullanıcı arayüzleri çalışma belleğimizin yükünü iki şekilde azaltır:

  • Herhangi bir komut dışı kullanıcı arayüzü gibi, kullanıcıların komutları öğrenmesini gerektirmezler.
  • Kullanıcıların bilgileri bir bağlamdan diğerine sorunsuz bir şekilde taşımasını sağlarlar.

3- Birden fazla bilgi kaynağını birleştirerek ve dikkat değişimini en aza indirerek
AR olmayan bir sistemde, teknisyen parça numarasını “kaydetmek” ve tarihini bulmak için farklı bir sistem kullanmak isterse, dikkatini uçaktan parçanın yaşını sağlayan o dış bilgi kaynağına yönlendirmek zorunda kalacaktır. AR ile, iki bilgi birleştirilir, çünkü ilgili bilgi parçanın üstünde yer alır, böylece teknisyenin dikkatini bölmesi gerekmez. Pek çok karmaşık görev (örneğin, ameliyat, bir rapor yazma) birden fazla bilgi kaynağının bir araya getirilmesini içerir; bazıları AR’den faydalanacaktır.
AR arayüzlerinin bu son faydasının aksine, diğer iki fayda – etkileşim maliyetini ve bilişsel yükü azaltır – tüm komutsuz kullanıcı arayüzlerde ortaktır.

Uçak onarımı örneğimizde iyi tasarlanmış bir kullanıcı arayüzü olduğunu varsaydığımızı unutmayın: teknisyenin her bölümün yanında görüntülenen “faydalı bilgiler” göreceğini söyledik. Kötü tasarlanmış bir sistemin, çok fazla bilgiyle veya kafa karıştırıcı bir göstergeyle teknisyeni boğacak olduğunu ve gerekli bilgiyi tespitini zorlaştıracağını hemen söyleyebiliriz. Her zaman olduğu gibi, iyi bir kullanıcı deneyimi yalnızca kullanıcıların gereksinimlerine yakından bakmaktan gelir ve herhangi bir yeni arabirim teknolojisi dikkatsiz tasarım için daha da fazla fırsat sunar. Önümüzdeki yıllarda piyasaya sunulacak pek çok kötü AR sisteminin olacağından eminiz – bu yüzden UX profesyonelleri teknolojideki değişikliklere rağmen uzun vadeli iş güvenliğine sahip olacaklardır.-

Sonuç
AR son yıllarda muazzam bir başarı gördü. Gerçek dünyayla kesintisiz, düşük eforlu, zengin kullanıcı etkileşimi için bir fırsat. Daha fazla teknoloji bu yükselen trendden yararlandıkça, artırılmış gerçekliğin tanımı kesinlikle şimdi olduğundan çok daha fazlasını kapsayacak şekilde büyüyebilir. Ancak geliştiriciler ve tasarımcılar, kullanıcıların hedeflerini ve bağlamlarını anlayarak, başarılı ve etkili bir artırılmış gerçeklik yaratabileceklerdir.


https://www.nngroup.com/articles/augmented-reality-ux/ dan çevrildi