Kaos, bazen regülasyondan daha iyi midir? 3 örnek üzerinden inceleyelim.

Örnek 1: İngilizce

İngilizcenin önemine paragraf ayırmayalım. Peki neden okullarımızda İngilizce dil eğitimi verilmesine rağmen, İngilizce konuşamıyoruz?

(Bazı istisnalar var. Yurtdışında okumuş olanlar, öğrenmek istediği bu dile gönül verenler* vb.)

Benim savım: Konuşulamaması, aşırı kontrolcü eğitim ve eğitmenlerden kaynaklanıyor. İlk adımlar yanlış başlıyor.  Gramere dikkat et. Kelimeyi hatırlamaya çalış. Türkçeyi bile o kadar güzel konuşmuyorken, İngilizcede tüm kelime ve fiilleri yerine dökmeye çalış.  Dil araçken birdenbire farkına varmadan hedeften şaş, dili amaç yap, anlatmak istediğini unut.

Oysa, önce bebek gibi langır lungur kelimeleri yanyana getirsek.  Bu, daha sonra yavaş yavaş düzeltilse. Herkes akademik TOEFL sınavına girecek gibi eğitim almasa. Yüzlerce kelime fiil yapısı kuralına dikkat ederek  derdini anlatmaya çalışmasa. Gramer ve kurallar, asıl anlatılacak hikayenin önüne geçmese. Daha Dakika 1’de, kurulan cümlelere eleştiri, düzeltme, regülasyon gelmese. Gelişmemiş yeteneğe regülasyon uygulanmasa…

Ama uygulanıyor işte. Ya çevrenin, ya öğretmeni  veya kafamızda kendimize uyguladığımız prematüre regülasyonun sonucunda  kimimiz konuştuğunu sanıyor, kimimiz de “anlıyorum ama konuşamıyorum” diyor.

İlk başlarda kendini çuvallarken görene konuşamamak çuvallamak zaten yeterince ağır gelirken, prematüre regülasyonlar öldürücü darbe vurulunca, senelerce dil dersi alıp “anlıyorum ama konuşamıyorum” diyerek ortada dolaşan bireyler oluyor.

Örnek 2: Internet ve ona dayalı hizmetler

İster maalesef deyin, ister yaşasın, Internet ve ona dayalı hizmetler İngilizceden daha önemli.

Internet çağındayız ve materyal, altyapı, mantalite konularında ciddi eksiğimiz var.

Kaynakları takip etmemiz için İngilizce gerekiyor, İnternet’in gücünü arkamıza almak için, İnternet’i hobi olmaktan çıkarmak icin hızlı bir Internet altyapısı, İnternet üzerinde iş yapma şekillerini “ciddiye almak” gerekiyor.

Bu çağda daha filizlenme aşamasındayız ve İngilizcede bizi kötürüm bırakan yaklaşım devam ediyor: Prematüre Regülasyonlar.

Aklıma gelenleri hemen sıralayayım.

a) Adil Kullanım kotası isimli regülasyon. Hangi hesaba dayanarak yapılmış hiç belli değil. Tecrübe mi edilmiş kesinlikle sanmıyorum. Bir akl-ı evvelin “bunu suistimal ederler” diye düşünüp sunmuştur diye tahmin ediyorum. Bunun ceremesini tüm dijital doğanlar ve dijital göçmenler olarak çekiyoruz.

Mevcut altyapı ve fiziksel sınırlamalar zaten yeterli engel iken bir de AKK engeline gerek yok. Bulunduğu yerde vaadedileni sürekli gören var mı bilmiyorum ama ben 16 Mbps pakette zaten 8 in üstünü göremedim. Daha hizmeti adam gibi veremezken, cümlelere “-a varan” eklemeler** yapılırken AKK engeline gerek yok.

Geçici bir süreliğine Adil Kullanım Kotasını kaldırma denemeleri yapsınlar.

Suistimal edenlerin oranını, tüm Internet kullanıcıları ile karşılaştırsınlar. Baksınlar kaç kişi “suistimal ediyor.”  Bu oranın gayet düşük çıkacağına tüm kalbimle inanıyorum.

Bu tür regülasyonları, suistimal oluştuktan veya arttıktan sonra koysunlar. Ama maalesef işte.

b) Paypal:  Dünyada bağımsız  çalışan tasarımcı, geliştirici, küçük stüdyolar için Paypal neredeyse fakto standard haline gelmiş durumda. Çünkü global pazarda yeralmaya çalışan bu kimseler için para alma gönderme derdini çözüm, kişinin kendi işine yoğunlaşmasını sağlıyor.

Ülkemizde çok yetenekli tasarımcılar ve yazılım geliştiriciler var. Yurtdışı ile çalışan ve sesimizi duyuran, yurtdışının parasını buraya akmasını sağlayan insanlar. Bunun yanı sıra e-ticaret kavramına daha yeni alışan, bir kodla sitesine e-ticaret kısmını ekleyebilmekte mutlu olan girişimciler. Bu alanda Paypal da küçük esnafın, bağımsız çözüm geliştiricilerin ilk adımları kolayca atmasını sağlayan yöntemlerden birisi idi. Yerine alternatif kolaylık koymadan, Internet üzerinden iş yapmaya ısınan bir çok kişi ve firmanın kolayca ödeme alma ve göndermesini sağlayan,  bu dijital ödeme platformunun ticari faaliyetlerini engellemek, prematüre bir regülasyona örnek. Paypal, benzer yerli çözüm sağlamayı düşünen firmalar için etkili bir itici güç olarak kullanılabilirdi. Çıtayı yukarı çıkarırdı. Tüketici kazançlı çıkardı.

Ancak pastayı büyüten ve pazarı eğiten bir oyuncu devre dışı kaldı. “İnsanlara alternatif yol sunmadan kullandıkları çözümden mahrum bırakma” regülasyonu bu kesime zarar olarak geri döndü. Kime fayda sağladı şu anda belirsiz.

c) Uber: Kullanmadım. Ama ticari taksilerimizi çok fazla kullandım. Uber’in bireysel yolcu taşımacılığının kalitesini yukarı çıkarma potansiyeli vardı. Ancak daha filizlenme aşamasında, yolcularına dahi ceza kesilmesi ile o tarafa uygulanan regülasyon haberleri hayal kırıklığına uğrattı.

Önce kanal deli gibi akmaya başlasa ondan sonra regüle etme yönteminden yanayım. Su daha sicim halinde akarken, başına regülasyon adı verilen tapayı koymamalı.

Ama maalesef prematüre regulasyon zehri kanımıza işlemiş. Koyacağız. Su testi su yolunda kırılmamış bile, ama “sen bu testiyi sen kırarsın” deyip biz o kullanıcyı döveceğiz. Prematüre regülasyonlarla kötürüm bırakacağız.

 

Örnek 3: Şehiriçi Trafik Planlama

Yaşadığım yer, güniçi pek fazla araç trafiği olmayan bir yer. Akşamları olur da bazı yerlerde bir iki araç karşı karşıya kalsa bile biz araçlar ve yaya sahipleri olarak bir şekilde tabiri caizse “gül gibi yaşayıp gidiyoruz.” Yollar manevraya ve kibarlığa izin veriyor çünkü.

Bu 1-2 senede değişti.  Şimdiki haldeyse, resmen bir tabela ve tanzim hezeyanı içindeyiz. İçinde bulunduğumuz yer, kullanışsızlık abidesi haline geldi.

“Oradan sapılmaz buradan dönülmez”, 

“Siz oradan gidin ama belediye otobüsü oradan dönemez o eski yerden gitsin” tarzı altlı üstü tabelalar

“Durun şu yaya kaldırımının yanına şehir planlama adına bir kaldırım daha yapalım” tarzı kaldırımlar

Topu topu 300 metrelik yolda,”kendi yolunuzda gidin” tarzı yolu ikiye bölerek daraltan diyen beton ayraçlar(!?) ve daha niceleri

Delinatörler, dubalı uyarı dikmeleri, Uyarı Levhalı Şerit Düzenleme Butonları, refüj dubaları vb. Sürekli karşıma çıkan, adlarını bu yazıdan ötürü öğrendiğim malzemeler.

Sonuç, aşırı kullanımı ile bozulan doğal trafik akışı oldu. Hiç görmediğim trafik sıkışmasını görmeye hem de sıklıkla görmeye başladım.  Bu düzenlemelerle araçlara gidecek yol kalmadı çünkü. Kibarlık da ortadan kalktı. Kendim de dahil olmak üzere, tabelaların gücü adına karşı tarafa yüklenebiliyoruz.

“e baksana tabelaya yol benim hakkım, oradan girilir mi ya, beni ilgilendirmez geçen sene giriyorsan, tabela benden yana!”

Bir diğer örnek Mecidiyeköy. Mecidiyeköy’de işiniz var araçla gideceksiniz. Daha doğrusu hiç gittiniz mi? Baştan aşağı “parkedilmez!” lehvaları ile dolu bir semtimiz. Her gidişimde aklıma “Bana ne kardeşim? aracın ve burada işin varsa başının çaresine bak, git fulya ya parket”i getiren semtimiz.

Araçla gitmeyi savunmuyorum. Ancak metrobüs, metro, otobus, vb diğer ulaşım araçlarının ulaştığı yerlerin azlığı, sefer saatlerine güvenilmemesi yüzünden başka çare kalmıyor. “Önce alternatif metodları geliştirin, daha sonra insanlardan alışkanlıklarından vazgeçmesini isteyin” vurgusunu tekrar yapıp bu paragrafı kapatalım.

Prematüre regülasyonların, aşırı regülasyonların getirdiği olası sonuçları zamanla şu oluyor kanaatimce:

a) Pratik zekayı köreltmesi. Her şeyi regüle edldiği bir ortamda uzun süre kalan beyin, regüle edilmemiş bir durumla karşılaşınca patatese bağlıyor. “E ne yapmam gerekiyor, düşünmeyi unuttum ben. Bana söyleniyordu”

b) Her Ying’in bir Yang oluşturması gibi, aşırı regülasyonun getirdiği kısıtlamadan kurtulmak için, aşırı kural tanımazlık, vurdumduymazlık haline geçilmeye başlanıyor..

Bu üç örnekten baktığımda bence regülasyonun prematüre olanı, kaosdan daha çok kaos doğuruyor, daha çok köstek oluyor.

——